13 Mart 2017 Pazartesi

GİRİŞİMCİ ÖDÜLLERİ KİMLERE VERİLMELİ?

Girişimci ödüllerini alan kişilere baktığımızda, kendi içimizde bir tartışma yaşamaya başladık.Gerçek girişimci bu kişiler mi? diye. Farklı görüşler çıktı. Beraber tartışalım istiyorum.

Öncelikle "girişimci kimdir?" diye Google'da arattığımızda gelen tanımlardan birkaçını aşağıda paylaşıyorum.

İlk tanım TDK ( Türk Dil Kurumundan )İki farklı tanım yapmış.1. isim Üretim için bir işe girişen, kalkışan kimse, müteşebbis.2. Ticaret, endüstri vb. alanlarda sermaye koyarak girişimde bulunan kimse, müteşebbis.               

Diğer tanım İstanbul Üniversitesinden.Girişimci, mal ve hizmet üretimi yapabilmek için, üretim öğelerini en iyi koşullar altında bir araya getiren kişidir. Riski üzerine alarak, başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, üretim öğelerinin alımını yapar, bunların bir araya getirilmesi imkanını sağlar. ttm.istanbul.edu.tr

Şimdi Girişimcilik Ödülü alan kişileri Google da aratalım. Bir Türkiye'den , birde İngiltere den iki sonucu buraya taşıyorum.

-Adana Rotary Kulubü,Ali Sabancı'ya Yılın Girişimcisi Ödülü verdi.( Ali bey Sabancı'dan eski patronum.)

-İngiltere Parlamentosu’nda temsil edilen tüm partilerin temsilcilerinin üye olduğu ‘Girişimci Parlamenterler Grubu’ himayesinde verilen girişimcilik ödülü,Tata Group CEO’su Ratan Tata ile Tesco CEO’su Sir Terry Leahy’ye verildi.( Bu ikili ile tanışmıyorum. )

Buna benzer çok sayıda örnek var.

Bu kişilere Girişimcilik ödülü vermenin kriteri sermaye koyarak risk almaları. Peki bu ödüllere bu kişilerin ihtiyacı var mı? Hayır yok.Yeni girişim fikri olanları cesaretlendiren bir ödül mü? Bence değil. Bu kişilere "Yılın İş İnsanı" ödüllerini verebilirsiniz. Başka bir ülkede tutmuş bir işi "Başarıyla Uyarlama Ödülünü" verebilirsiniz.Yılın "Melek Yatırımcısı" ödülünü verebilirsiniz. Ama girişimci ödüllerini ailelerinden kalan sermaye veya üst düzey yöneticilikten aldıkları yüksek primlerle iş kuranlara vermeyelim. 

Girişimcilik ödüllerini kıt  kaynakları ile fikirlerini hayata geçirenlere verelim. Yaş kriteri de koymayalım. Her yaştan gerçek girişimcileri vitrine taşıyalım, onurlandıralım ve cesaretlendirelim ki diğer girişimcilere de örnek olsunlar. Devlet desteklerini onlara daha çok verelim. Bir-1 dev şirket yerine Bin-1000 girişimciye destek verelimki yeni dev şirketler doğsun. 

Gerçek girişimcileri alkışlayalım.Onları sahneye taşıyalım.Onlar vitrine çıksın.Onlar heyecandan ağlasın. Onları dergilerin kapaklarına, televizyon programlarına taşıyalım.
Sermayesi olan girişimci  iş insanlarını da, bu gerçek girişimcilerin elinden tutmaları durumunda daha çok alkışlayalım.Her seferinde daha daha çok alkışlayalım.









5 Mart 2017 Pazar

Yeni Nesil İnsan Kaynakları Yönetimi

Her şey çok hızlı değişiyor. Değişimin hızı politik, sosyal, ekonomik ve teknolojik alanlarda şiddetli hissediliyor. Sınırlar ortadan kalkıyor. Her bilgi herkese ulaşılabilir hale geliyor. Bunu sağlayan yeni dünya devletinin adı GOOGLE.

Bu dört boyutlu değişim, şirketleri çok etkiliyor. Şirketlerin yapısal tasarımı değişmek zorunda kalıyor.Doğal olarak insan kaynakları yönetimini de değişmeye zorluyor. Organizasyon şemaları değişmek zorunda kalıyor. Klasik organizasyon şemaları, bölümler, unvanlar, iş tanımları ortadan kalkıyor. Yeni şirketlerde bunların yerini başka boyutlar almaya başladı.

İnsan kaynaklarının misyonu değişiyor. "Patroncu İnsan Kaynakları" dönemi bitiyor. Çünkü patroncu insan kaynakları, değişimin yenilikçiliğinin, iş modeli ve kültür değişimin önündeki en büyük engel olmaya başladı. Yukarısı böyle istiyor artık çalışmıyor. İş yaşamındaki devrim aşağıdan gelmeye başladı ve yukarıyı değişime zorluyor.

Yeni nesil iş gücü bildiğimiz gibi değil. Devrimci, anarşist,pozitif ukala, dik, inatçı, global bilgiye açık, pes etmiyor, yanlışa yanlış diyor, doğru için kıvırmıyor ve adaleti sadece kendisi için değil herkes için istiyor. Her şeyi istiyorlar, aceleleri var, kül yutmuyorlar ve mış gibi yapmıyorlar.

Bu nedenle İnsan kaynakları yönetimi evrilmek zorunda. Yeni Nesil İnsan Kaynaklarına İK 5.0 diyeceğiz. Endüstri 4.0 dan bir adım ötede olmak zorunda olduğumuz için. Çünkü insan bilgeliği bir adım önde gitmek zorunda olduğu için.Geleceği yaratacak olanlar İnsan kaynakları kanalıyla şirketlere ulaşacaklar.İnsan kaynaklarında kavramlar ve uygulamalarda devrim yaşanmak zorunda kalınacak.

İK 5.0'da eleman seçimi farklılaşacak. Herkes en iyi yetenekleri bulmak ve kapmak isteyecek. Kapmak için ücret sistemleri değişecek. Performansa farklı baktıkları için performans sistemi ters yüz edilecek. Eğitim ve gelişim ters yüz edilecek. Kariyer planlama ve yedekleme ters yüz edilecek. Bağlılık bildiğimizin çok dışındaki faktörlerle sağlanacak. Yöneticilik ve liderlik ters yüz edilecek.

İnsanlığın, dünyanın ve şirketlerin değişimine yön verecek "Yeni Nesil İnsan Kaynaklarına yani İK 5.0" a hazır mısınız?  

Yücel

Kurumsallaşma Olmasa Olur mu ?

Olabilir.
Eğer şirketinizin devamı ile ilgili benden sonra ne olursa olsun diyorsanız,
Eğer büyüme ben varım ondan oluyor diyorsanız,
Eğer piyasa bizi büyütür diyorsanız,
Eğer ben her şeyi bilirim diyorsanız,
Eğer artık her şey bilgisayarda oluyor diyorsanız,
Eğer biz ailecek bu işleri her zaman yaparız diyorsanız,
Eğer ailemiz çok geniş herkes ucundan tutar diyorsanız,
Eğer şirketimizin 20 yaş ötesini görmek önemli değil diyorsanız,
Eğer profesyoneller sistemi kursun biraz uygulasın,biz sonrasını yaparız diyorsanız,
Eğer kurumsallaşınca batıyorlar diyorsanız,
Evet sizin için kurumsallaşma olmadan olur. Ama zaman içinde yok olursunuz.
Çok sevdiğiniz şirketiniz, her şeyiniz bir gün biter.

Çünkü kurumsallaşma;
Sadece organizasyon şeması değildir,
Sadece kalite çalışması değildir,
Sadece erp yazılımını almak değildir,
Sadece havalı genel müdürlük binaları yapmak değildir,
Sadece yönetim kurulu kurmak değildir,
Sadece aile anayasası ve ortaklar anayasası yapmak değildir,
Sadece her şeyin yönetmeliğini yazmak değildir,
Sadece CEO almak değildir,
Sadece en yeni bölümleri kurmak değildir,
Sadece çekici ücret paketleri ile iyi profesyonelleri transfer etmek değildir,
Sadece en son teknolojiyi parayı bastırıp almak değildir,
Sadece bol bol reklam yapmak değildir,
Sadece her yerde sizden bahsedilmesi değildir,
Sadece vizyon-misyon-strateji değildir,
Sadece istediğiniz bankadan kredi alabiliyor olmak değildir,
Sadece başlayıp biten bir proje değildir.

Kurumsallaşma kurallarla yönetim olduğu kadar, daha önemlisi bir kültürdür.
Şirketler kurumsallaşma kodlarını DNA ve RNA'larına işlemelidir.Bunun adı kültürdür.

KÜLTÜR "patronları,hissedarları,çalışanları,iş ortaklarını ve müşterileri de kapsayan, bir ruh,güven,ortak kimlik ve işbirliği tutkalıdır, bir çimentodur."Bunu yapabilirseniz şirketler uzun süre yaşarlar. Sizle de, siz olmadan da yaşarlar.

Ölümsüz şirketlerin tek yolu, bu kültürü yaratmak ve yaşatabilmektir.
Kurucular ve onların veliahtları sağken bunu yapmalısınız. Yapmak için de büyüklerin kalp krizi geçirmesini veya şirketlerinizin krize girmesini beklemeyin.

Yücel









1 Mart 2017 Çarşamba

Sıfır İşsizlik Olur mu?

Evet olur.

Çalışmak isteyen herkesin işinin olması mümkün. Hemde ülke farkı gözetmeksizin bunu sağlayabiliriz.ABD,Rusya,Brezilya,İspanya,Pakistan,Kenya veya Türkiye bunu yapabilir. Nüfusun az veya çok olduğu, ekonominin neye dayalı olduğunu da engelleyici değil. Mevcut durumdaki ekonomik varlıkları da engel değil.

Kuzey Avrupa ülkeleri ( Norveç,İsveç,Danimarka,Finlandiya ) bu yaklaşıma örnekler sunuyor. Japonya, Güney Kore,İsviçre eklenecek ülkeler.

Sıfır işsizlik olması öncelikle ülkenin kaynaklarının kullanımını ile ilgilidir.Ülke olarak hedeflerinizle ilgilidir. İnsan onuruna yakışır kalitede bir hayatı tüm vatandaşlarınıza sağlayıp sağlamamakla ilgilidir. Ekonomide girişimci özgürlüğü sağlayıp sağlamamakla ilgilidir. Özgürlüğü savunacak kural ve ilkeleri koyup, denetimli ama eşitlikçi ve özgür ekonomiye saygı duymakla ilgilidir.

İşsizliğin yüksek olduğu ülkelerde, işsizlik politik bir tercihtir.Çünkü işsizlik kullanılabilen bir sosyal politika aracıdır. İşsizlere uzun süreli verilen sosyal yardımların çoğu bağımlılık yaratmak amacıyla kullanıldığında, bir grup buna alışır ve çalışmak yerine devamlı bu yardımları sunacak politik tercihleri tercih eder. Çalışanlar çalışmak istemeyen ( iş arayıp bulamayan değil ) bu kitleyi taşımak zorunda kalır. Çalışma yaşı içinde olanların, iş gücüne katılım oranı %50. Bu oranı kabullenirsek olmaz. Çalışan kitle, çalışmadan yaşamak isteyen grupları fonlamak yerine, iş hayatının içine çekmeli.

İşsizlik kader değil tercihtir.Türkiye'de hepimize yetecek kaynak,bilgi ve beceri var. Güçlü bir politika ile sadece bir yıl içinde tüm işsizlerin iş sahibi olması mümkün. Sadece tarım eko-sistemimiz bile bunu sağlamaya yeter.

Türkiye'yi yönetenler veya yönetmeye aday olanlar bugün karar verse, bir yılın sonunda ekonomik büyüme %10'lara ulaşır. Sıfır işsizlik ile ikinci yılımızda yurt dışından işçi transferine başlarız.Dünyanın çekim merkezi haline gelmek istiyorsak bu mümkün.

Kuralları eşitliği koruyacak şekilde tanımlanmış, özgür ekonomi artı iyi planlanmış ve iyi uygulanmış iş modelleri ile Türkiye'de sıfır işsizlik olur.

Yücel
http://insankaynaklarideneyimleri.blogspot.com.tr


14 Şubat 2017 Salı

İkinci Mesleğiniz Olmalı

Beyaz yakalılara "mesleğiniz nedir?" diye sorduğumuzda hangi yanıtları alıyoruz bir düşünün. İnsan kaynakçıyım, muhasebeciyim, satışcıyım, pazarlamacıyım, mühendisim, bankacıyım, argeciyim, modacıyım, editörüm, gazeteciyim, webciyim,reklamcıyım,asistanım gibi genelde yaptığımız işi söylüyoruz.

Bazılarımız ise unvanları daha çok önemsediğimiz için şöyle yanıtlar veriyoruz. Uzmanım,yöneticiyim, genel müdürüm, şefim, koordinatörüm gibi pozisyon düzeyimizi söylüyoruz.Dijital ve sosyal medyanın yansıması olarak yeni mesleklerimizde oluştu doğal olarak.SEO,blogger,youtuber,liker,hacker gibi işlerimizde var artık.Aslında iş ailelerimiz zenginleşiyor ve yeni alanlar açılıyor diye seviniyoruz.

Ama bugün içinde olduğumuz ekonomik daralma ve kriz dönemlerinde, yukarıda saydığımız işlerin çoğu, şirketlerin küçülmesiyle beraber ekmek kazanmamızı sağlayamıyor. Bölümler küçülüyor veya kapatılıyor.Üç kişinin işini tek kişi yapacak kadar iş yükü azalıyor. Ve sonuç işsiz kalıyoruz. Yani mesleğimiz dediğimiz alanda ekmek yiyecek alan daralıyor.

İşte 2.meslek yaklaşımı bu gerekçelerle doğuyor. İlk olarak büyük buhran olarak tanımlanan 1929 dünya ekonomik krizinde farkına varılıyor. Büyük istihdam sağlayan iş alanları ( sanayi,finans,inşaat gibi ) neredeyse duruyor. Kişiler boyunlarına "iş arıyorum" yazıları asarak dolaşıyor. Bu yazılar bir süre sonra maalesef "açım" yazılarına dönüşüyor. Sokakta yaşayanlar, mendil açanlar, sosyal yardım yemek kuyruklarında yaşayanlar çoğalıyor.  Beyaz yaka yanında mavi yakalı çalışanlarda bu krizden çok etkileniyor. Sonraki ekonomik krizlerde de benzeri durumlar yaşanıyor.

İşsiz kalanlarımız ne yapıyor. En kolay iş alanı danışmanlık. Evden veya bir cafeden,bir bilgisayar ile yapılabilecek bir iş diye görünüyor. Ama problem şu ki, danışmanlığa ihtiyaç duyan şirketler zaten krizden etkilenenler oluyor.Onlarda da bu işe ayıracak para olmuyor. Oluyorsa da çok düşük bütçeler karşımıza çıkıyor. Oyun teorisi yaklaşımlarından habersiz pek çoğumuz, işi mutlaka alabilmek için birbirimizin fiyatını kırarak çok düşük rakamlarla işleri kapma yarışına giriyoruz. Çoklu kazanma yerini tekil ve en düşüğüne iş yapmaya bırakıyor.

Bir kısmımız ise elimizdeki para ile restoran, cafe, pansiyon, mağaza,emlakçı,organik çiftçi,internet işlerine giriyoruz. Ama bildiğimiz iş olmadığı için bir süre sonra, çoğumuz hem paraları tüketiyoruz, hem de üstüne borçla çıkıyoruz.

Bir gerçek var ki, krizler hayatta kalmak için yeni yeteneklere gereksinim duyduğumuzu yüzümüze vuruyor.Yeni diyorum ama aslında, eskinin hayatta kalma yetenekleri olan iş alanlarının, mesleklerin neden önemli olduğunu hatırlatıyor. Kasap işsiz kalmıyor.Aşçı işsiz kalmıyor.Ekmek ustası işsiz kalmıyor.Marangoz işsiz kalmıyor.Tamirci işsiz kalmıyor.Terzi işsiz kalmıyor.Berber,kuaför,manikürcü işsiz kalmıyor. Boyacı,fayans ustası işsiz kalmıyor.Balıkçı,çoban işsiz kalmıyor.İnşaat ustası, taş ustası, meze ustası,çiftçi işsiz kalmıyor.Çocuk bakıcısı, ebe,iğneci işsiz kalmıyor. Garson, pazarcı, musluk tamircisi, beyaz eşya tamircisi,oto tamircisi,ayakkabı tamircisi işsiz kalmıyor.

Hayatta kalmak için master yapın demeyeceğim. Geleneksel bir alanda 2.meslek sahibi olun. Hayatınızı sürdürecek kadar öğrenin. Kasap yanında, fırında, terzide, kuaförde,boyacıda,balıkçıda,fidancıda,marangozda,oto tamircide,çiftçinin yanında çırak olun. Çocuklarınızı da eskiden olduğu gibi yaz tatillerinde bir ustanın yanına çırak verin.Bu tür kurslara ailecek katılın.Hepimiz ekmeğimizi her koşulda kazanmayı öğrenmeliyiz.

İkinci meslek bizi hayatta tutmalı.

Yücel





13 Şubat 2017 Pazartesi

Bir Yetenek Olarak Teknik Direktör Sergen Yalçın

Yetenek yönetimi konusunda çalışan bizler için,şirketlerin dışında farklı alanlardaki yeteneklerde çalışma konusu olmalı. O yeteneklerden birisi Kayseri Spor Teknik Direktörü olarak görev yapan Sergen Yalçın. Çoğumuzun Beşiktaşlı Sergeni.Ben de Sergen diye devam etmek istiyorum.

Futbolculuk yeteneklerini çok sayıda takımda sergiledi. Oynadığı reklamdan " Koşsaydım Barselona'da oynardım" cümlesini hatırlıyoruz. Kendini bilen bir yetenek olduğu kesin. Bunu futbolda çok önemli bir referans isim olan Mircea Lucescu söylemişti. "Bu çocuk 20 dakika oynayınca maçın skorunu değiştiriyor, 90 dakika oynasa neler olurdu düşünün" derdi. Ve eklerdi, arada bir 90 dakika oynuyor ama en önemli eksiği devamlılığı.

Gelelim teknik direktörlükteki yeteneğine. Gittiği her takımda fark yarattı. Sergen dokundu böyle oldu dedirtti. Keyifli, izleyenlere heyecan veren maçlar oynattı takımlarına. Teknik direktörlükte de bu yetenek fark yarattı. Sorun değişti mi? Hayır. Devamlılık konusunda belki kulüplerin yöneticileri, belki Sergen uzun süreli birlikte olamadılar.

Bu günlere gelelim. Sergen bir süre boşluktan sonra, teknik direktör olarak Kayseri sporun başında. Takım yöneticilerini kutluyorum. Sergen gerçekten iyi seçim. Yeter ki devamlılık şansı tanısınlar. Teknik direktörlük yaptığı her takımda kendini geliştirmiş ve geliştiren bir Sergen var. Futbolcu seçimi, transfer anlayışı ve saha kenarındaki duruşu bile artık hem özgüvenli ve iddialı.

Beşiktaş'tan puan aldı, Beşiktaş kötü oynadı veya oynatıldı dediler.Yetmedi Fenerbahçe'den puan aldı. Fenerbahçe kötü oynadı veya oynatıldı dediler. Üstüne Galatasaray'dan puan aldı, Galatasaray kötü oynadı veya oynatıldı dediler. Bu kadar görmezlikten gelmeyelim.Doğrusu Sergen iyi hazırlandı, takımı iyi hazırladı.Takımı iyi oynadı ve puanları aldı.Bunu söylemek niye zor? Şenol Güneş'ten iyi oynattı, Dick Advocat'tan iyi oynattı,Jan Riekerink'ten iyi oynattı.Bir kez olsa rastlantı deriz ama üç iddialı teknik direktörü mat etti.Bu üç takımında başı için, gelecekte en ciddi teknik direktör adayı olarak konuşulacak.

Sergen ülkemiz futbolu için, teknik direktör olarak da bir armağan.O bir star teknik direktör. Sergene yatırım yapalım. Kendini geliştirmesi için uluslararası platformlarda eğitim almasını sağlayalım. İçeride ve dışarıda aranılır hale gelecek bir teknik direktör olacak. Zeki, oyunu okuyor, hızlı düşünüyor, yenilikçi ve futbolun ne istediğini biliyor. Elindeki kaynakları iyi kullanıyor.

Kızdığımız veya eleştirdiğimiz eski alışkanlıklarını unutalım. Kıskanıyor ve bu nedenle eleştiriyoruz diye düşünüyorum.Yetenekler ve Starlar bu tür ayrımcı yaklaşımlarla çok karşılaşır. Yapmamız gereken gözümüzün önündeki bu yeteneği yönlendirmek, katkı sağlamak olmalı.1972 doğumlu bir futbol sihirbazı genç teknik adam var karşımızda.

Bu Sergen dünya futbolunda bizim gururumuz olabilir.
Sergen Yalçın bizim Pep Guardiola'mız olabilir.

Yücel
http://insankaynaklarideneyimleri.blogspot.com.tr



12 Şubat 2017 Pazar

Yeni mezunlar için işe girmenin ipuçları

Türkiye'de geçen yıl yaklaşık 800.000 ( sekiz yüz bin ) kişi, üniversiteden yeni mezun olarak iş piyasasına çıktı. Hepsine iş olanağı sunabiliyor muyuz? Hayır sunamıyoruz. Haziran'da mezun olup izleyen ilk üç ay içinde işe girme oranları düşük.İlk mezun oldukları yıl istedikleri alanda işe girenler ise bence şanslı. Çünkü her yıl mezun olanlara, geçmiş yıldan işe giremeyenler ekleniyor ve rekabet artıyor. Ayrıca lise mezunlarının rekabetini unutmayalım.Yani yeni mezunlar için ekmek aslanın ağzında değil, midesinde.

Peki yeni mezunlar ve mezun adayları işe girmek için neler yapmalı? Yeni mezunlara ve üniversitede okuyanlara önerilerim.

1- İş aramaya 3.sınıfta başlayın. 3 bitti ise 4.sınıfta başlayın. ( Üniversite'de okurken part time veya stajyer olarak çalışmak için başvurular yapın. Hiç çalışmamış olmak dezavantajdır. Okul bitsin birkaç ay dinleneyim moduna hiç girmeyin. )

2- Staj yaptığınız veya part time çalıştığınız şirketler ilk baş vuracağınız yerler olsun. ( Şirketlerin işe devam et önerileri olursa hemen kabul edin. Hatta siz kalmak istiyorum diye konuşun.Şuan part time veya stajyer olarak çalışıyorsanız, kalma çabası için şimdiden harekete geçin, haziranı beklemeyin. )

3- Tek bir sektörle sınırlı kalmayın. ( Sektör önceliğiniz olmasın. yani finans alanında işe girmek istiyorsanız, her sektörde finans,mali işler bölümleri olduğunu unutmayın. aynı şey pazarlama,satış,lojistik,üretim,insan kaynakları kısaca hemen her sektörde başlamaya açık olun. Alanı genişletin.)  

4- Büyük şirket, yabancı şirket, kurumsal şirket ve ünlü şirket gibi sınırlamalar yapmayın. ( Önceliğiniz işe girmek olsun.Kariyerinizin ilk üç yılı öğrenme yılları. İşi  öğreniyor olacaksınız. Kobi de olur, patron şirketi de olur, bu şirketlerde az elemanla çalışma tercih edildiği için, çok iş verilir ve kısa sürede pişer ve kendinizi gösterme şansını yakalarsınız.)

5- İşe girmek için tüm tanıdıklarınızı kullanmaktan çekinmeyin. ( Herkes iş aradığınızı bilsin, tanıdığın tanıdığı bazen çok kapı açar. Referans hala her ülkede çok etkili bir yol.)

6- Standart cv'ler veya kariyer siteleri üzerinden doldurup yaptığınız başvurular size avantaj sağlamaz. ( Cv'nizde başvurunuzda rakiplerinizden farklı olsun.Öne çıkmanı, aradan sıyrılmanın ve mülakat yakalamanın en iyi yolu budur. )

7- Sosyal medyada rakiplerinizden farklı olduğunuz gösterin. ( Beyin avcıları ve insan kaynakları bölümlerinin ilk baktığı yer,referans noktanız sosyal medyadır. Davet edilmenizi de sağlayabilir, elenmenizi de neden olabilir. )

8- Ücretsiz olan tüm konferans ve toplantıları takip edin ve katılın.( Ücretli olanlara bile öğrenci kontenjanından katılmayı deneyin.Konferanslarda dinleyeceğiniz ve tanışacağınız kişiler, sizin şirketlere giriş kapınızın çilingiri olabilir. Herkesle tanışmaktan çekinmeyin. İş aradığınızı da söylemekten çekinmeyin. )

9- Sizi davet eden her şirketin mülakatına mutlaka gidin. ( Yani şirket veya pozisyon seçmeyin. Hatta şehir ve ülke bile seçmeyin.Esnek olun.)

10- En çok alım yapılan pozisyonları tercih edin. ( Satış en çok alım yapılan iş alanıdır. Satış CEO'luğa giden yolun en etkili ilk basamağıdır. Satışta başlamayı red etmeyin. Çok şey öğretir. )

11- Şirketin sunduğu ücret paketini kabul edin. ( Size ücret sorulursa, şirketin önereceği ücret paketini duymak istediğinizi söyleyin. Şu rakamın altını istemiyorum cümlesini sözlüğünüzden çıkarın. )

12- Bu arada pozisyon takıntınız olmasın. ( Eleman, sorumlu, temsilci, uzman, memur veya başka bir şey. Önemli değil. Şirketin kapısından bir kere girin, unvan ve pozisyon gelecektir.)

13- Mülakata gideceğiniz şirketi çalışın demeye gerek yok.( Çalışın. İnternetten şirketin web sitesi, sosyal medya aktiviteleri, üst düzey yöneticileri , rakipleri, sektördeki yerleri vb herşeyi okuyun ve not alın.)  

14- Şirketin kendi sitesi veya kariyer sitesi üzerinden başvurdunuz.Beklemeyin. ( Sizi o şirkette en hızlı mülakata alacak, bağlantılı kişileri bulmaya çalışın. Şirket yöneticilerinin konferanslarını takip edip, başvurduğunuzu söyleyin. Sosyal medya hesaplarından veya email adreslerinden de başvurunuzu iletin. )

15- Kapanmış ilanlara da cvnizi gönderin. ( Pozisyonlar kapanmış ta olsa, her an açılabilir, seçilen adaylardan vazgeçen olabilir. Cvniz masada olsun.)

16- Tam zamanlı iş bulamıyorsanız part time veya stajyerliği de kabul edin. ( Mezun oldum, bunun için mi okudum gibi  düşünmeyin. Stajyerliği şirket düşünmüyorsa bile düşündürün, içeri girin.)

17- Mülakatta rol yapmayın. ( İstekli olun, samimi olun, işe girmek istediğinizi karşı taraf anlasın.Sizde olmayan özellikleri varmış gibi yapmayın.)

Devam edeceğiz.

Yücel