14 Şubat 2017 Salı

İkinci Mesleğiniz Olmalı

Beyaz yakalılara "mesleğiniz nedir?" diye sorduğumuzda hangi yanıtları alıyoruz bir düşünün. İnsan kaynakçıyım, muhasebeciyim, satışcıyım, pazarlamacıyım, mühendisim, bankacıyım, argeciyim, modacıyım, editörüm, gazeteciyim, webciyim,reklamcıyım,asistanım gibi genelde yaptığımız işi söylüyoruz.

Bazılarımız ise unvanları daha çok önemsediğimiz için şöyle yanıtlar veriyoruz. Uzmanım,yöneticiyim, genel müdürüm, şefim, koordinatörüm gibi pozisyon düzeyimizi söylüyoruz.Dijital ve sosyal medyanın yansıması olarak yeni mesleklerimizde oluştu doğal olarak.SEO,blogger,youtuber,liker,hacker gibi işlerimizde var artık.Aslında iş ailelerimiz zenginleşiyor ve yeni alanlar açılıyor diye seviniyoruz.

Ama bugün içinde olduğumuz ekonomik daralma ve kriz dönemlerinde, yukarıda saydığımız işlerin çoğu, şirketlerin küçülmesiyle beraber ekmek kazanmamızı sağlayamıyor. Bölümler küçülüyor veya kapatılıyor.Üç kişinin işini tek kişi yapacak kadar iş yükü azalıyor. Ve sonuç işsiz kalıyoruz. Yani mesleğimiz dediğimiz alanda ekmek yiyecek alan daralıyor.

İşte 2.meslek yaklaşımı bu gerekçelerle doğuyor. İlk olarak büyük buhran olarak tanımlanan 1929 dünya ekonomik krizinde farkına varılıyor. Büyük istihdam sağlayan iş alanları ( sanayi,finans,inşaat gibi ) neredeyse duruyor. Kişiler boyunlarına "iş arıyorum" yazıları asarak dolaşıyor. Bu yazılar bir süre sonra maalesef "açım" yazılarına dönüşüyor. Sokakta yaşayanlar, mendil açanlar, sosyal yardım yemek kuyruklarında yaşayanlar çoğalıyor.  Beyaz yaka yanında mavi yakalı çalışanlarda bu krizden çok etkileniyor. Sonraki ekonomik krizlerde de benzeri durumlar yaşanıyor.

İşsiz kalanlarımız ne yapıyor. En kolay iş alanı danışmanlık. Evden veya bir cafeden,bir bilgisayar ile yapılabilecek bir iş diye görünüyor. Ama problem şu ki, danışmanlığa ihtiyaç duyan şirketler zaten krizden etkilenenler oluyor.Onlarda da bu işe ayıracak para olmuyor. Oluyorsa da çok düşük bütçeler karşımıza çıkıyor. Oyun teorisi yaklaşımlarından habersiz pek çoğumuz, işi mutlaka alabilmek için birbirimizin fiyatını kırarak çok düşük rakamlarla işleri kapma yarışına giriyoruz. Çoklu kazanma yerini tekil ve en düşüğüne iş yapmaya bırakıyor.

Bir kısmımız ise elimizdeki para ile restoran, cafe, pansiyon, mağaza,emlakçı,organik çiftçi,internet işlerine giriyoruz. Ama bildiğimiz iş olmadığı için bir süre sonra, çoğumuz hem paraları tüketiyoruz, hem de üstüne borçla çıkıyoruz.

Bir gerçek var ki, krizler hayatta kalmak için yeni yeteneklere gereksinim duyduğumuzu yüzümüze vuruyor.Yeni diyorum ama aslında, eskinin hayatta kalma yetenekleri olan iş alanlarının, mesleklerin neden önemli olduğunu hatırlatıyor. Kasap işsiz kalmıyor.Aşçı işsiz kalmıyor.Ekmek ustası işsiz kalmıyor.Marangoz işsiz kalmıyor.Tamirci işsiz kalmıyor.Terzi işsiz kalmıyor.Berber,kuaför,manikürcü işsiz kalmıyor. Boyacı,fayans ustası işsiz kalmıyor.Balıkçı,çoban işsiz kalmıyor.İnşaat ustası, taş ustası, meze ustası,çiftçi işsiz kalmıyor.Çocuk bakıcısı, ebe,iğneci işsiz kalmıyor. Garson, pazarcı, musluk tamircisi, beyaz eşya tamircisi,oto tamircisi,ayakkabı tamircisi işsiz kalmıyor.

Hayatta kalmak için master yapın demeyeceğim. Geleneksel bir alanda 2.meslek sahibi olun. Hayatınızı sürdürecek kadar öğrenin. Kasap yanında, fırında, terzide, kuaförde,boyacıda,balıkçıda,fidancıda,marangozda,oto tamircide,çiftçinin yanında çırak olun. Çocuklarınızı da eskiden olduğu gibi yaz tatillerinde bir ustanın yanına çırak verin.Bu tür kurslara ailecek katılın.Hepimiz ekmeğimizi her koşulda kazanmayı öğrenmeliyiz.

İkinci meslek bizi hayatta tutmalı.

Yücel





13 Şubat 2017 Pazartesi

Bir Yetenek Olarak Teknik Direktör Sergen Yalçın

Yetenek yönetimi konusunda çalışan bizler için,şirketlerin dışında farklı alanlardaki yeteneklerde çalışma konusu olmalı. O yeteneklerden birisi Kayseri Spor Teknik Direktörü olarak görev yapan Sergen Yalçın. Çoğumuzun Beşiktaşlı Sergeni.Ben de Sergen diye devam etmek istiyorum.

Futbolculuk yeteneklerini çok sayıda takımda sergiledi. Oynadığı reklamdan " Koşsaydım Barselona'da oynardım" cümlesini hatırlıyoruz. Kendini bilen bir yetenek olduğu kesin. Bunu futbolda çok önemli bir referans isim olan Mircea Lucescu söylemişti. "Bu çocuk 20 dakika oynayınca maçın skorunu değiştiriyor, 90 dakika oynasa neler olurdu düşünün" derdi. Ve eklerdi, arada bir 90 dakika oynuyor ama en önemli eksiği devamlılığı.

Gelelim teknik direktörlükteki yeteneğine. Gittiği her takımda fark yarattı. Sergen dokundu böyle oldu dedirtti. Keyifli, izleyenlere heyecan veren maçlar oynattı takımlarına. Teknik direktörlükte de bu yetenek fark yarattı. Sorun değişti mi? Hayır. Devamlılık konusunda belki kulüplerin yöneticileri, belki Sergen uzun süreli birlikte olamadılar.

Bu günlere gelelim. Sergen bir süre boşluktan sonra, teknik direktör olarak Kayseri sporun başında. Takım yöneticilerini kutluyorum. Sergen gerçekten iyi seçim. Yeter ki devamlılık şansı tanısınlar. Teknik direktörlük yaptığı her takımda kendini geliştirmiş ve geliştiren bir Sergen var. Futbolcu seçimi, transfer anlayışı ve saha kenarındaki duruşu bile artık hem özgüvenli ve iddialı.

Beşiktaş'tan puan aldı, Beşiktaş kötü oynadı veya oynatıldı dediler.Yetmedi Fenerbahçe'den puan aldı. Fenerbahçe kötü oynadı veya oynatıldı dediler. Üstüne Galatasaray'dan puan aldı, Galatasaray kötü oynadı veya oynatıldı dediler. Bu kadar görmezlikten gelmeyelim.Doğrusu Sergen iyi hazırlandı, takımı iyi hazırladı.Takımı iyi oynadı ve puanları aldı.Bunu söylemek niye zor? Şenol Güneş'ten iyi oynattı, Dick Advocat'tan iyi oynattı,Jan Riekerink'ten iyi oynattı.Bir kez olsa rastlantı deriz ama üç iddialı teknik direktörü mat etti.Bu üç takımında başı için, gelecekte en ciddi teknik direktör adayı olarak konuşulacak.

Sergen ülkemiz futbolu için, teknik direktör olarak da bir armağan.O bir star teknik direktör. Sergene yatırım yapalım. Kendini geliştirmesi için uluslararası platformlarda eğitim almasını sağlayalım. İçeride ve dışarıda aranılır hale gelecek bir teknik direktör olacak. Zeki, oyunu okuyor, hızlı düşünüyor, yenilikçi ve futbolun ne istediğini biliyor. Elindeki kaynakları iyi kullanıyor.

Kızdığımız veya eleştirdiğimiz eski alışkanlıklarını unutalım. Kıskanıyor ve bu nedenle eleştiriyoruz diye düşünüyorum.Yetenekler ve Starlar bu tür ayrımcı yaklaşımlarla çok karşılaşır. Yapmamız gereken gözümüzün önündeki bu yeteneği yönlendirmek, katkı sağlamak olmalı.1972 doğumlu bir futbol sihirbazı genç teknik adam var karşımızda.

Bu Sergen dünya futbolunda bizim gururumuz olabilir.
Sergen Yalçın bizim Pep Guardiola'mız olabilir.

Yücel
http://insankaynaklarideneyimleri.blogspot.com.tr



12 Şubat 2017 Pazar

Yeni mezunlar için işe girmenin ipuçları

Türkiye'de geçen yıl yaklaşık 800.000 ( sekiz yüz bin ) kişi, üniversiteden yeni mezun olarak iş piyasasına çıktı. Hepsine iş olanağı sunabiliyor muyuz? Hayır sunamıyoruz. Haziran'da mezun olup izleyen ilk üç ay içinde işe girme oranları düşük.İlk mezun oldukları yıl istedikleri alanda işe girenler ise bence şanslı. Çünkü her yıl mezun olanlara, geçmiş yıldan işe giremeyenler ekleniyor ve rekabet artıyor. Ayrıca lise mezunlarının rekabetini unutmayalım.Yani yeni mezunlar için ekmek aslanın ağzında değil, midesinde.

Peki yeni mezunlar ve mezun adayları işe girmek için neler yapmalı? Yeni mezunlara ve üniversitede okuyanlara önerilerim.

1- İş aramaya 3.sınıfta başlayın. 3 bitti ise 4.sınıfta başlayın. ( Üniversite'de okurken part time veya stajyer olarak çalışmak için başvurular yapın. Hiç çalışmamış olmak dezavantajdır. Okul bitsin birkaç ay dinleneyim moduna hiç girmeyin. )

2- Staj yaptığınız veya part time çalıştığınız şirketler ilk baş vuracağınız yerler olsun. ( Şirketlerin işe devam et önerileri olursa hemen kabul edin. Hatta siz kalmak istiyorum diye konuşun.Şuan part time veya stajyer olarak çalışıyorsanız, kalma çabası için şimdiden harekete geçin, haziranı beklemeyin. )

3- Tek bir sektörle sınırlı kalmayın. ( Sektör önceliğiniz olmasın. yani finans alanında işe girmek istiyorsanız, her sektörde finans,mali işler bölümleri olduğunu unutmayın. aynı şey pazarlama,satış,lojistik,üretim,insan kaynakları kısaca hemen her sektörde başlamaya açık olun. Alanı genişletin.)  

4- Büyük şirket, yabancı şirket, kurumsal şirket ve ünlü şirket gibi sınırlamalar yapmayın. ( Önceliğiniz işe girmek olsun.Kariyerinizin ilk üç yılı öğrenme yılları. İşi  öğreniyor olacaksınız. Kobi de olur, patron şirketi de olur, bu şirketlerde az elemanla çalışma tercih edildiği için, çok iş verilir ve kısa sürede pişer ve kendinizi gösterme şansını yakalarsınız.)

5- İşe girmek için tüm tanıdıklarınızı kullanmaktan çekinmeyin. ( Herkes iş aradığınızı bilsin, tanıdığın tanıdığı bazen çok kapı açar. Referans hala her ülkede çok etkili bir yol.)

6- Standart cv'ler veya kariyer siteleri üzerinden doldurup yaptığınız başvurular size avantaj sağlamaz. ( Cv'nizde başvurunuzda rakiplerinizden farklı olsun.Öne çıkmanı, aradan sıyrılmanın ve mülakat yakalamanın en iyi yolu budur. )

7- Sosyal medyada rakiplerinizden farklı olduğunuz gösterin. ( Beyin avcıları ve insan kaynakları bölümlerinin ilk baktığı yer,referans noktanız sosyal medyadır. Davet edilmenizi de sağlayabilir, elenmenizi de neden olabilir. )

8- Ücretsiz olan tüm konferans ve toplantıları takip edin ve katılın.( Ücretli olanlara bile öğrenci kontenjanından katılmayı deneyin.Konferanslarda dinleyeceğiniz ve tanışacağınız kişiler, sizin şirketlere giriş kapınızın çilingiri olabilir. Herkesle tanışmaktan çekinmeyin. İş aradığınızı da söylemekten çekinmeyin. )

9- Sizi davet eden her şirketin mülakatına mutlaka gidin. ( Yani şirket veya pozisyon seçmeyin. Hatta şehir ve ülke bile seçmeyin.Esnek olun.)

10- En çok alım yapılan pozisyonları tercih edin. ( Satış en çok alım yapılan iş alanıdır. Satış CEO'luğa giden yolun en etkili ilk basamağıdır. Satışta başlamayı red etmeyin. Çok şey öğretir. )

11- Şirketin sunduğu ücret paketini kabul edin. ( Size ücret sorulursa, şirketin önereceği ücret paketini duymak istediğinizi söyleyin. Şu rakamın altını istemiyorum cümlesini sözlüğünüzden çıkarın. )

12- Bu arada pozisyon takıntınız olmasın. ( Eleman, sorumlu, temsilci, uzman, memur veya başka bir şey. Önemli değil. Şirketin kapısından bir kere girin, unvan ve pozisyon gelecektir.)

13- Mülakata gideceğiniz şirketi çalışın demeye gerek yok.( Çalışın. İnternetten şirketin web sitesi, sosyal medya aktiviteleri, üst düzey yöneticileri , rakipleri, sektördeki yerleri vb herşeyi okuyun ve not alın.)  

14- Şirketin kendi sitesi veya kariyer sitesi üzerinden başvurdunuz.Beklemeyin. ( Sizi o şirkette en hızlı mülakata alacak, bağlantılı kişileri bulmaya çalışın. Şirket yöneticilerinin konferanslarını takip edip, başvurduğunuzu söyleyin. Sosyal medya hesaplarından veya email adreslerinden de başvurunuzu iletin. )

15- Kapanmış ilanlara da cvnizi gönderin. ( Pozisyonlar kapanmış ta olsa, her an açılabilir, seçilen adaylardan vazgeçen olabilir. Cvniz masada olsun.)

16- Tam zamanlı iş bulamıyorsanız part time veya stajyerliği de kabul edin. ( Mezun oldum, bunun için mi okudum gibi  düşünmeyin. Stajyerliği şirket düşünmüyorsa bile düşündürün, içeri girin.)

17- Mülakatta rol yapmayın. ( İstekli olun, samimi olun, işe girmek istediğinizi karşı taraf anlasın.Sizde olmayan özellikleri varmış gibi yapmayın.)

Devam edeceğiz.

Yücel





2 Şubat 2017 Perşembe

İş Bulmak İçin Öneriler-1

Bir beyin avcısı olarak, zaman zaman "gerçekten iş arıyorlar mı?" sorusunu bana sorduran, yapılmaması gerektiğini düşündüğüm davranışlarla karşılaşıyorum. Bir uzman gözüyle, iş bulmak isteyenlerin yapmaması gereken şeyleri, kısaca hatırlatmak istiyorum.

1- Sizi görüşmeye davet eden şirket veya danışmanlık şirketlerinin görüşme teklifini kabul edin. ( Ben size ne zaman cv göndermişim, bana nasıl ulaştınız, bi düşüneyim, bu ara çok yoğunum demeyin lütfen.)

2- Hangi pozisyon için davet ediyorsunuz ? sorusunu telefonda veya mailde ısrarla sormayın.( Alanınızı daraltmış olmayın. Sizi davet etmişlerse bunu tanışma fırsatı olarak görün. Şirketlerde çoğu zaman duyurulmayan yeni pozisyonlar,ayrılması planlanan kişilerin pozisyonu veya yeni yapılanmalardan kaynaklı pozisyonlar olur.)

3- Danışman şirket aramışsa "şirket ismi vermezseniz gelmem" demeyin. ( Ben her şirketle görüşmeye gitmem, değmeyecek bir şirketse niye geleyim cümleleri kurmayın. Şirket ismi bazen sadece görüşmede paylaşılmak zorundadır.)

4- Şirketler veya danışmanlarla görüşmeyi zaman kaybı görmeyin. ( Görüşmede olumlu izlenim bırakırsanız, sonraki dönemde çıkacak size uygun pozisyonlarda, hızla kısa listeye girme şansı elde etmiş olursunuz.)

5- Size önerilen randevu tarihlerinden birisini mutlaka kabul edin. ( Sizinle tanışmak için şirket veya danışman tarafında da bir organizasyon yapıldığını unutmayın. O tarihler dışında tarihler isterseniz, belki doğru kişi ile görüşme şansını kaybetmiş olabilirsiniz.)

6- Israrla kurumsal veya global şirket isterim demeyin. ( Bazen adını daha önce duymadığınız bir şirket, kobi ölçeğindeki bir şirket veya bir aile şirketi size hayatınızın en mutlu işini sağlayabilir.) 

7- Sunulan olanakları,ücret paketini öğrenmeden gelmem demeyin. ( Şirketlerin bir kısmında ücret sistemleri oturmuş durumdadır, siz az veya çok isteseniz de ücret paketi bellidir. Ama görüşmede beğenilen adaylar için her zaman bir esneme payı vardır. Siz görüşme performansınızın yüksek olmasına odaklanın.)

8- Görüşmelerde sizi mülakata alan kişiler bazen sizden daha genç veya deneyimsiz olabilir.Bunu problem yapmayın. ( Bu aslında sizin için fırsata dönüşür. Görüşmeyi siz yönetirsiniz.)

9- Sektör konusunda esnek olun. ( Özellikle yukarıya doğru ilerledikçe, sektör bağımsız bir profil olmaya çalışın ki oyun alanınız genişlesin.)

10- Unvanlara çok takılmayın. İçeriğe odaklanın. ( Özellikle ülkemizde unvanlarda bir karmaşa ve eşleşmeme durumu var.Örnek bazı yerlerde "sorumlu unvanı müdür düzeyinde" bazı yerlerde "ilk başlayan düzeyinde" kullanılıyor. Koordinatör bazı yerlerde "müdür üstü" düzeyde, bazı yerlerde "müdür altı" pozisyonlanıyor.)

11- Kendi "Sosyal Medya Referans Araştırmanızı" kendiniz yapın.( Adayları görüşmeye davet etmeden önce "sosyal medyada neler yapmışsınız bakılıyor. Bu nedenle linkedin, facebook, instagram, youtube, twitter ve bloglar da neler paylaşmışsınız "yazılarınız+yorumlarınız+fotoğraflarınız" sizi nasıl yansıtıyor bir bakın lütfen. ) 

Devam edeceğiz.

Yücel
http://insankaynaklarideneyimleri.blogspot.com.tr



Bir İş İlanı Gördüm ve Hayatım Değişti


Dün gibi hatırlıyorum.  Dört yıl önceydi. Amerika’da pazarlama dalında İşletme Yüksek Lisans eğitimimi tamamlamıştım ve mayıs ayında Türkiye’ye dönme hazırlıkları yapıyordum. Dönme kararını vermiştim ama bu kararı vermekte öyle pek kolay olmamıştı. Devam ettiğim üniversite, başarılarımdan dolayı bana doktora bursu önermişti. ( Aslında bunu övünmek için söylemiyorum. Çünkü sadece bana özgü bir başarı değil bu. Genelde Türk öğrencilerin başarı düzeyleri, diğer öğrencilerle kıyaslandığında daha yüksek. )

Bursu kabul etmedim. Nedenine gelince, öncelikle, bana daha iyi bir gelecek yaratmak amacıyla, ellerindeki olanakları zorlayarak beni yurt dışına gönderen aileme biran önce katkıda bulunmak istiyordum. Ayrıca akademik bir kariyerden daha çok iş yaşamı bana daha cazip geliyordu. Amerika’da yeni mezun birisi olarak iş bulma ve çalışma şansım ise çok azdı.

Ve İstanbul’daydım. Ne kadarda özlemişim. ( Gerçi çok şey değişmiş ama yine de bir başka ) Birkaç gün dinlendim, arkadaşlarla sohbet ettik. Onların delimisin, niye döndün, burada ne var seni çeken ?  gibi sorularına makul ve mantıklı cevaplar vermeye çalıştım. Her neyse sonuçta dinlenme dönemi bitti ve artık iş arama zamanı geldi.

Önce İngilizce ve Türkçe güzel bir cv hazırladım. Güzel diyorum, çünkü master programının son döneminde, işe giriş konusunda dört kredilik ve zorunlu olarak alınan bir dersimiz vardı. Bu dersi uluslararası bir şirketin insan kaynakları yöneticisinden aldık. Derste cv nasıl hazırlanır, görüşmede nelere dikkat edilir, neler sorulur ve benzeri konular örneklerle işlendi. Bir anlamda bizi görüşmelere hazır hale getirdiler. Alan seçmekte danışmanlık yaptılar. Yani iş yaşamına başlarken hangi alanlarda başarılı olabileceğimizi örnek olaylar, anketler ve görüşmeler ile belirleme şansımız oldu. Bu benim için önemliydi, bir işe başlayıp, bir süre sonra bu iş benim aradığım iş değilmiş deyip hem zaman kaybetmek, hem de kendim ve çevremdekileri de ( ailem, iş arkadaşlarım, dostlarım ) mutsuz etmek istemiyordum. Benim çalışmak istediğim ve bana da en uygun çıkan alan ise satış bölümüydü.

İlk iş olarak, sosyal medya ve yazılı medyada eleman ilanlarını izlemeye başladım. Seçici davranmak istiyordum. Bu nedenle ilanların tarzı, kullanılan kelimeler, son başvuru tarihi, başvurulacak kişi gibi profesyonel yaklaşımın izleri ve şüphesiz şirketin tanınmışlığı benim başvurum için kriter oluyordu.

Bir ay içinde iki yer ile görüştüm. İkisi de hayal kırıklığıydı. İlkinde bana randevu veren Personel Müdürü toplantısı uzadığı için beni önce bir saat bekletti. Sonra da yardımcılarından biri on dakikalık bir görüşme yaptı. Bir hafta sonra ikinci görüşmeye çağrıldım. Bu kez Müdür bey ile görüşecektim. Girişte randevum olup olmadığını sordular. Kapıda randevu listesinde adım yokmuş. Her neyse uzun aramalardan sonra ilgili ve bilgili birisine ulaşıldı ve ben içeri girdim. Yine bekliyorum. Müdür Bey telefonla konuşuyor. Sonra odasına aldılar. Kocaman masasından kalkmadan bana yer gösterdi. Öz geçmişime bakarak birkaç klasik soru sordu. Kaç para istediğimi öğrenmek istedi. Sonrada “seni beğendim ama bu kadar para veremeyiz” dedi. ( Ben sizi beğenmedim diyemedim ) Düşünmek için süre istedim. Çıkarken bana kartvizitini verdi. Şaşırdım çünkü kartta İnsan Kaynakları Müdürü yazıyordu. Şaşkınlığımı görünce açıklama yapma gereği duydu. “ Yönetim Kurulu yeni karar aldı. Rakiplerimizde İnsan Kaynakları Müdürü olarak geçiyor, bizde bundan sonra bu unvanı kullanacağız.” dedi. Moda olan bir giysiyi almak gibi.Çağa ayak uydurmak bu olmasa gerek. Neyse sonuçta iki gün sonra onları arayıp, ilgilerine teşekkür ederek, başka iş aramaya başladım.

Benzeri iki görüşme daha yaptım. Birisinde görüşmeye gittiğimde üniversitede çok sevdiğim bir arkadaşımla karşılaştık.O’da aynı iş için görüşmeye gelmiş. Görüşmeler sarktığı için birlikte bekledik mecburen. Rekabete evet ama, böyle değil. Gittikçe moralim bozulmaya başlamıştı. Yanlış giden bir şeyler vardı. Galiba bir türlü aradığım işi bulamayacaktım. Amerika’ya dönmeyi bile düşünmeye başladım.

Birde çok büyük ve ünlü bir şirketin “Yönetici Adayı” programına başvurdum. Başvurum sonrası kişilik envanteri yapılması için link attılar. Yapmasam olmaz mı dedim, olmaz dediler. ( Yapmama hakkım olmalı. Bu arada sonuçları istememe rağmen bana vermediler. ) Görüşmeye davet ettiler gittim. Bir tam gün testler, mülakatlar ile geçti. 5 farklı kişi ile görüştüm. Sonrasında ikinci görüşmeler için sizi davet edeceğiz dediler. ( Aradan 4 yıl geçti henüz dönen olmadı.)

Başvurduğum yerlerden birisi de bir satış şirketiydi. Ve genç satış yöneticisi adayları arıyordu. İlan güzel hazırlanmış, şirket hakkında kısa bilgi verilmiş,  işin niteliği belirtilmiş, başvurulacak kişinin ismi bile yazılmıştı. Ayrıca şirket içinde tanınan eğitim ve yükselme olanakları da bir cümle ile belirtilmişti. Şirketin ilanda yarattığı imajı etkileyiciydi. O an o şirketin bir üyesi olmayı isterdim. Bu şirket ve bu iş tam benim aradığım yer olabilirdi. Ve hayal ettiğim şeylere ulaşmamı sağlayabilirdi. Bir kez daha şansımı denemek için cv'mi gönderdim.

Yaklaşık bir hafta sonra, şirket insan kaynakları bölümünden telefonla aradılar. Başvurumun ellerine ulaştığını ve görüşmek istediklerini belirttiler. Görüşme ile ilgili bilgileri gün, saat, görüşülecek kişi, tahmini süre ve acil durumda aranabilecek bir telefon numarası verdiler. Aynı bilgileri içeren davet mektubunun bana e-mail ile ulaştırılacağını da belirttiler. Evet ilk bağlantı son derece olumluydu. Kibardılar, gerekli tüm bilgileri verdiler ve en önemlisi değer verildiğini hissettim. Daha önceki iş görüşmelerimden çok farklı. Okuduğum şeyleri uygulamada görmek beni sevindirdi. Harika…

Davet mektubunu aldım. Mektupla birlikte daha detaylı şirketi tanıtan bir ekte göndermişler. Ayrıca ulaşım masraflarımın karşılanacağını belirten bir de not var. Çok iyi. Galiba bu kez doğru şirkete gidiyorum. Ve o gün geldi. Belirtilen saatten on beş dakika önce resepsiyondaydım. Gülümseyerek “hoş geldiniz” diyen bir resepsiyonist, beklendiğimi söyleyerek beni görüşmenin yapılacağı odaya  götürdü. Odada çay, kahve, self servis olarak hazır. Şirketi tanıtan broşürler, şirketin pazarladığı ürünler odanın bir köşesinde. Tam saatinde İnsan Kaynakları Müdürü Gülçin Hanım içeri girdi. ( Genç bir yönetici )  kendini tanıttı. Birlikte içecek bir şeyler aldık. Aynı masa etrafında oturduk. Beş dakika kadar Abd ve İstanbul izlenimlerimi konuştuk. Sonra bana aday olduğum iş hakkında ayrıntılı bilgiler verdi. Hazırlıklı olduğu belliydi. İşle ilgili tüm sorularımı yanıtladı.( Sorularıma kaçamak yanıt vermedi, terslemedi.) Şirketteki gelişim olanaklarından bahsetti. Kariyer planını konuştuk.( Hele bir başlayın, sizi biraz tanıyalım demedi. ) 

Bölümün aradığı profil ve şirketin beklentileri üzerinde konuştuk. Ayrıca eğer ben istersem kişisel profil anketi yapabileceklerini söyledi. Benzeri bir testi aldığımı ve paylaşabileceğimi söyledim, olur dedi. Performansımın sürekli değerlendirildiğini, değerlendirmeyi tanımlanan  iç ve dış müşterilerin yapacağını söyledi. Ücret sistemini anlattı. ( Pazarlık yapmaya kalkmadı. ) Şirketteki sosyal olanaklardan bahsetti. Daha sonra görüşmelerin diğer aşamalarını aktardı. Önümüzdeki hafta satış müdürü ile görüştürmek üzere randevu verdi.(Biz sizi sonra ararız demedi.) Bu arada insan kaynakları bölümünden genç bir arkadaş ( Aykut bey ) ulaşım harcamalarımı ödedi.
( Muhasebeye uğrayın ödesinler denmedi. ) Bu arada Gülçin Hanım benimle ilgili epey bilgi aldı, ama  bunları anlatırken kendimi sorgulanmış gibi hissetmedim.

Başka sorum olup olmadığını sordu. Herhangi bir sorun olursa çekinmeden ara dedi. Beni kapıya kadar uğurladı. Kararımı verirdim bu şirkette çalışmak istiyorum. Kendimle gurur duydum.

Satış müdürü ile görüşmem de çok iyi organize edilmişti. Beni Satış Müdürü ile İnsan Kaynakları Müdürü Gülçin Hanım kendisi tanıştırdı. Daha önce bilgilendirildiği belliydi. O’ da hazırlıklıydı. Kendisini kısaca anlattı. Karşılıklı sorular sorduk. İş hakkında daha ayrıntılı bilgi verdi.

Görüşmeden sonra Gülçin Hanım bana benim değerlendirmemi sordu. Olumlu olduğunu söyleyince, Perşembe günü 10-12 arası arayarak sonucu ileteceğini söyledi. Ve aradı da. Son kez görüşmeye gittim. Bana seçildiğimi söyledi. Ücret ve diğer yararları içeren bir teklif mektubu verdi. Kabul edersem birlikte çalışmaktan mutlu olacaklarını söyledi. Kabul ettim.

İşe başladığım gün, çalışma masam, bilgisayarım, cep telefonum, kartvizitim her şey hazırdı. ( Üzerinde adım yazılı çay fincanım bile. ) Unutmadan masamda bile hoş geldin çiçeği ve bir kutu gül lokumu vardı.

Başladığım gün, İnsan Kaynakları tarafından bana özel hazırlanan bir tanıtım programını aldım. Bir hafta boyunca şirketin vizyonu, hedefler, bölüm hedefleri, kişilerin şirket hedeflerine katkıları, geçen yılların değerlendirilmeleri gibi bilgiler verdiler. ( Bu sizin yetki alanınızda değil, bunu anlatamayız, şu gizli bilgidir gibi kısıtlamalar koymadılar. Bana güvendiklerini hissettirdiler. ) Bu arada genel müdürle bile tanıştırıldım. ( Erişilmez değilmiş. Birlikte masa tenisi oynamayı önerdi. “formumda masa tenisi oynadığımı yazmıştım.” )

Ve sonuçta bir eleman ilanı yaşamımı değiştirdi. Şimdi İstanbul bölgesinden sorumlu Satış Müdürü olarak çalışıyorum. ( Dört yıldır çalıştığım için müdür olmadım. Başarılı olduğum için buradayım. ) Bu arada artık bekar değilim. Eşimle bir seminerde tanıştık. Beklentilerimizi sürekli yeniliyoruz. Gelecekten umutluyuz.

Bugün evlilik yıl dönümümüz. Biraz önce insan kaynakları bölümünden güzel bir buket çiçek aldım. Şirketimi seviyorum.( Şirketimin de beni sevdiğini biliyorum. )

İnsan Kaynakları Müdürümüz Gülçin Hanımın bizlere aktardığı bir sözü ile bitirmek istiyorum “ Biz İnsan Kaynakları olarak çalışanlarımızın sadece iş yaşamındaki beklentilerini karşılamayı hedeflemedik. Bizim amacımız tüm yaşamınızın mutlu olmasını sağlamak ve hayat kalitenizi yükseltmek. Ödülümüz ise sizlerin gülümseyen yüzleri. ” ( Ben onların desteğini hep hissettim. )


Herkese kendilerini mutlu hissedebilecekleri bir iş diliyorum.

Alpay
---------

Not:1994 yılında, bir insan kaynakları bölümü nasıl olmalı konusunda bu hikayeyi yazmıştım. Birkaç güncelleme ile paylaşıyorum.