28 Aralık 2016 Çarşamba

İşten çıkarmanın kaliteli yolunu, şirketler neden tercih etmiyor?

Hepimiz yakın çevremizden çok sayıda işten çıkarılma hikayesi dinliyoruz. En çok vurgulanan nokta nedir? Çalıştığınız, emek verdiğiniz, arkadaş ve dostlarınızın olduğu şirketten çıkarılma tarzındaki kabalık ve negatiflik. Bu durum şirket çıkardığında daha sert ve yıpratıcı. Siz ayrılmak istediğinizde ise neden ayrıldığınız, rakibe gidip gitmediğiniz, isteklerinize bağlı olarak şekilleniyor. 
Bu durum yerli ve yabancı şirketlerde çok farklılık göstermiyor. Farkı yaratan İnsan Kaynakları bölümünün başındaki kişilerin tarzı. Onun tarzı ağırlıklı olarak İnsan Kaynakları bölümünün tarzına yansıyor. 
Benim çok inandığım bir bakış bu. İnsan Kaynakları bölümünün kültürü, kalitesi ve sağlığı = Şirket kültürü, kalitesi ve sağlığıdır. Kısaca şirket kültürü ve iklimi İnsan Kaynaklarının yansımasıdır.
Bir örnek yazmak istiyorum. 
Yönetici adayı ( MT ve MN ) programlarında 4 aylık yoğun bir eğitim süreci sonucunda, çalıştığı gruptan ayrılmak isteyen bir yeni mezunun hikayesi. Adı Özlem olsun.
Özlem iki ay süren bir seçim sürecinden geçerek grubun "Yetenek Adayları" programına kabul ediliyor. Sözleşme yapıyor. Sözleşme 2 yıl kalmayı ve ayrılma durumunda 6 maaş tazminatı içeriyormuş. 
Özlem mezun olunca çok sayıda şirkete benzer programlara başvurmuş. Bu grubu içinde farklı sektörler olduğu için seçmiş. Kariyer hedefini finansman &  bütçe & denetim bölümlerinde ilerleyeceğim diye mülakatlarda söylemiş. 
Program süresince özellikle grup içinden gelip eğitim veren yöneticilerin tarzını çok sevmemiş. Dışarıdan gelen eğitmen ve konuk konuşmacılarla sohbet etmiş. Onlardan da görüşlerini almış. Program sonuna doğru kendisinin pazarlama ve satış bölümlerine daha uygun olduğuna karar vermiş. Programın en başarılı kişilerinden birisiymiş. 
Son ay İnsan Kaynaklarına giderek, kendisini pazarlama ve satış bölümleri için değerlendirmelerini istediğini gerekçeleri ile anlatmış. İnsan kaynaklarının ilk yorumu, mülakatta finans bölümü için seçildiğini ve eğitime de gelen CFO'nun onu istediğini şeklinde olmuş. Yine de bir İK Direktörü ile konuşup döneriz demişler. Birkaç gün sonra İK Direktörü çağırmış ve biraz da kızgın bir şekilde finansmanda başlaması gerektiğini, CFO'nun kendisini iyi yetiştirebileceğini söylemiş. Sözleşmesi olduğunu da hatırlatarak görüşmeyi bitirmiş. Özlem de CFO'ya mail atmış ve neden pazarlama kariyerini tercih edeceğini yazmış. ( CFO'yu ve finansman kariyerini rencide etmeden gayet güzel anlatmış. ) Bu arada pazarlama alanında çalışabileceği şirketlere de cv göndermeye başlamış. Hızlı tüketim alanındaki çok uluslu bir şirket teklif yapmış. Özlem de program bittikten sonra bir hafta izin yapıp başlamak üzere el sıkışmış. Bu arada tazminat konusundan da bahsetmiş. Şirket tazminatı ödeyebileceklerini söylemiş. (Aslında Özlem için tam yetenek avcılığı yapmışlar. ) 
Program bitiş töreninden sonra da ataması yapılmadan istifasını vermiş. Burada çok şey öğrendim. İyi ki bu şirkette iş hayatıma başladım diyerek pozitif ayrılmaya çabalamış. İstifasını önce kabul etmemişler ve ikna etmeye çalışmışlar. Bir 15 gün dene demişler. Onları kırmamış.
Bu arada psikolojik olarak ortamı germeye başlamışlar. Angarya işler vermeye başlamışlar. ( Özlem beni değersiz hissettirmeye ve yıpratmaya çalıştılar diyor. ) Programdaki diğer öğrencilere ders olsun diye, anlaştığı şirketi arayıp olumsuz referans vermişler. Bunu duyunca ayrılıp, diğer tarafta başlamış. Tazminatı ödemiş. 
Ama grubun ve şirketin adını bile duymak istemiyorum diyor.   
Bunları yapmak yerine, Özlem'e ikili bir kariyer planı-finans ve pazarlama- oluştursalardı, gerçekten yetenek yönetimi yapabilselerdi, her şey çok farklı olurdu. Olmuyorsa da Özlem'in ayrılış pastasını kesip ( tazminatı ödettiğini unutmayalım ) başarılar dileyerek gönderselerdi, yeni şirketinde işe başladığı günde, başarılar dileriz çiçeği gitseydi nasıl olurdu ?
Ne dersiniz ?    
Tekrar buluşmak üzere
Yücel